30 Haziran 2016 Perşembe

“ACELECİLİK SENDROMU”


Psikolog yazar Wayne Sotile zamanımızın ruhunu yakalayan bir davranış biçimi saptamış ve buna “acelecilik sendromu” adını vermiştir. En belirgin özelliği sürekli olarak zamana karşı yaşamak duygusuna, işleri bitirmek için gün içinde yeterli zaman olmadığı fikrine kapılmaktır. Sonuçta insan kendisine ve çevresindekilere karşı sabırsız olmaya başladığı gibi, kusursuzluğa, sinirliliğe, öfkelenmeye ve aynı anda birçok işi yapma çabasına giden yolda ilerler. Bu sendroma kapılanların rekabetçi, denetleyici ve çoğunlukla işkolik oldukları söylenmektedir.
Hepimiz acelecilik sendromunun etkilerini belirli düzeylerde yaşadığımızı fark etmiyor muyuz? Çoğumuz her gün birçok işi bir arada yapmaya çalışıyoruz ve sonuçta yara almadan kurtulamıyoruz. Hızlı yaşam tempomuz aile hayatımızı baskı altına aldığı gibi beslenme ve uyku düzenimizi etkiliyor ve bizleri zamanından önce yaşlandırıyor. Kullandığımız zaman kavramı hastalıklarda da önemli bir rol oynuyor. Küçük yaşlarda ileriye bakmayı, hedeflere yönelmeyi, gelecek için plan yapmayı öğreniyoruz ama yarınların üzerinde fazla durmak belki de bugünkü sağlığımız için zararlı oluyor. Gelecekte neler olabileceğini düşünürken, bugünkü işlerimizde yaratıcı olamıyor ve yeni huzursuzluklar geliştiriyoruz. Günü yaşamak yerine ileriye bakmak, endişelerimizi gelecek için “programlayarak” canlı tutuyor. Yalnızca yarınlar için yaşamak, görebilme yeteneğimizi sınırlıyor ve fazla endişelenmenin bedeli de ağır oluyor.
Çok fazla endişelenmek, kanser, kalp hastalığı ve felç riskini yükseltir. Framingham Çalışmasında 749 sağlıklı kadın yirmi yıl boyunca izlenmiş ve endişe belirtileri gösteren ev kadınlarının kalp rahatsızlığına yakalama riskinin yedi kat fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Benzer sonuçlar 1457 sağlıklı erkeğin on yıl boyunca izleyen Northwick Kalp Çalışmasında da ortaya çıkmış, endişe yaşayanlarda üç kat fazla kalp krizi görülmüştür.
Bazı bilim adamları endişe gibi olumsuz duygularla bağlantılı olan nörokimyasalların elektriksel düzensizlikler yarattığını ya da kalp rahatsızlığını hızlandıracak biçimde damarların tıkanmasına yol açan başka kimyasal tepkiler ortaya çıkardığını düşünüyorlar. Bu kimyasalların kalbi besleyen damarlarda kasılmalara neden olduğunu ve damar duvarlarından pıhtılar kopardığı da düşünülmektedir. 
Stres tepkisinin olumsuz etkilerinin sonucu olan bu senaryoların gerçekleşmemesi için stresi de dengede tutmak seçimi bize aittir. Popüler kullanımına karşı, stresin her zaman kötü olduğu söylenemez. Dürtü ve başarı yaratmak için günlük yaşamımızda biraz strese gereksinimimiz vardır ve bu yararlı olan stres tipine “iyi stres” adı verilmektedir.
Strese gösterdiği tepki açısından herkes birbirinden çok farklıdır. Bazı insanları motive eden durumlar diğerleri için korku, endişe ya da huzursuzluk kaynağı yaratan olumsuz duygular olabilir. Bedenin strese gösterdiği tepki üç aşamalıdır; alarm, direniş ve yorgunluk. 
Alarm aşamasında beden dengesini tehdit eden unsurlarla başa çıkmak için çeşitli nörokimyasalları salgılar. 
Direniş, stresin yarattığı fizyolojik değişikliklere karşı durabilmek için bedenin kendini ayarlamasıdır. Eğer stres unsuru yok olmazsa yorgunluk görülür. 
Sonuçta beden, olumsuz stres ya da sıkıntı durumuna geçer. Bu durumda da aşırı yorgunluktan stresle bağlantılı rahatsızlara kadar çok çeşitli tepkiler ortaya çıkabilir.
Beyin, stres ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkileri inceleyen yeni bir araştırma dalı olan psikonörolojik immünoloji, stresin bağışıklık sistemi fonksiyonları üzerinde çok güçlü etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kronik olarak stres altında yaşayanların bağışıklık sistemlerinin tepkileri bastırıldığından, hastalanma olasılıkları daha yüksektir. 
Stresinizi kontrol edebilmek farkındalığı ise geliştirilebilir. Tecrübe edilmiş yöntemlerden bir ya da bir kaçı sizin reçeteniz olabilir:
-Uzman Terapist Desteği
-Meditasyon 
-Nefes Egzersizleri/ Soluk Alma Teknikleri
-Kas Gevşetici Egzersizler
-Derin Gevşeme Çalışmaları gerekirse Hipnoz
-Masaj Teknikleri/ Shiatsu, Akupressure, Refleksoloji
-Düzenli Egzersiz
-Doğru ve Dengeli Beslenme
-Sağlıklı Sosyal İlişkiler
-Bakış Açınızı Değiştirmek
-Öfke Denetimi
-Zamanı Doğru Kullanma
-Sağlıklı Mizah Duygusu Geliştirme
-Bilinçli Algılama (Sizi strese sokan koşulların uyarılarını tanımak ve bu durumda gösterdiğiniz tepkilere dikkat edin)
Kaynak: Okinawa Programı/ Dr. Bradley J.Willcox, D.Craig Willcox, Dr. Makoto Suzuki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder